T O M U R C U K L A R
  BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
 



BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?


* Filler günde ortalama 2 saat uyurlar.
* Amerika'da 58 milyondan fazla köpek vardir.
* Hastalanmayan tek hayvan köpek baliklaridir.
* Köpek baliklarinin kansere karsi bagisikligi vardir.
* Timsahlar derine batabilmek için tas yutarlar.
* Bir istakoz 7 senede ancak yarim kilo alabilirler.
* Penguen yüzebilen fakat uçamayan tek kustur.
* Atlarin insanlardan 18 tane daha fazla kemigi vardir.
* Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.
* Sivrisinek insanlarin ölümüne en fazla sebep olan hayvandir.
* Bir inek hayati boyunca yaklasik 200.000 bardak süt üretir.
* Mavi balinanin agirligi 22 ayda 26 tona kadar ulasir.
* En hizli büyüyen hayvan mavi balinadir.
* Bir karinca kendi agirliginin 50 kati agirligi kaldirabilir.
* En hizli kara hayvani çitadir. Hizi saatte 95 km'ye ulasabilir.
* En hizli balik yelken baligidir. Hizi saatte 109 km'ye ulasabilir.
* En hizli kus bogazli kirlangiçtir. Hizi 3 saniyede saatte 128 km'ye çikabilir.
* Mavi balinanin çikardigi ses 850 km öteden duyulur.
* Mavi yunuslarin kalbi dakikada sadece 9 kere atar.
* Suaygirlari su altinda dogar ve dogar dogmaz yüzebilirler.
* Hayvanlar alaminde sadece domuzlar günesten yanabilir.
* Suaygirlari agizlarini 120 cm açabilirler.
* Bir pire kendi boyunun 150 kati yükseklige ziplayabilir.
* Son 4000 sene içinde herhangi bir yeni hayvan evcillesmemistir.
* Karincalarin koku alma kabiliyeti en az köpekler kadar gelismistir.
* Insanlari parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanimak mümkündür.
* Ayni parmak izi gibi her insanin dil izi de farklidir.
* Hamamböcekleri yaklasik 250 milyon yildir hiçbir degisime ugramamislardir.
* Balinanin derialti yagindan sabun, güzellik kremi, margarin elde edilir.
* Vampir yarasalari hayvanlarin kanini emer ve günde 1 çorba kasigi kanla doyarlar.
* Bilgisayarla ugrasmak gözleri bozmaz, sadece yorar.
* Dünyadaki isi 1900 yilindan itibaren 0,7 derece artti.
* Yunuslarin beyni insanlarinkinden büyüktür.
* Yanlis dereceli gözlük gözü bozmaz.
* Insan, ömrü boyunca 20 kg toz yutar.
* Kibrit kutusu kadar bir altin, bir tenis kortu büyüklügüne kadar inceltilebilir.
* Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.
* 600 tane bitki cinsi etyiyendir.
* 60 yasinda, insanlar tat alma duyularinin %50'sini kaybederler.
* El tirnaklari ayak tirnaklarindan 4 kat daha hizli büyürler.
* Gülmek için 17, surat asmak için 43 adaleye ihtiyaç vardir.
* Beynin %85'i sudur.
* Dünyada en çok kullanilan isim Muhammed'dir.
* Eskimolar buzdolaplarini yiyeceklerin donmamasi için kullanirlar.
* Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir.

* İstanbul’un cadde ve sokaklarına verilen adların en çok; Atatürk, İnönü, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Mimar Sinan ve İstiklal olduğunu;

* Sultanahmet Camisi’nin dünyanın tek 6 minareli camisi olduğunu;

* Sultanahmet Camisi’nde toplam 21.043 adet çini bulunduğunu;

* İsrail bayrağının ortasında yer alan ‘altı köşeli yıldız’ (Süleyman’ın Yıldızı) motifinin İstanbul’un birçok camisinde bir süsleme sanatı olarak kullanıldığını;

* Dünyanın en ünlü mimarı Koca Sinan’ın, değil İstanbul’da Türkiye’de bile tek bir resminin bulunmadığını, dünyadaki tek özgün Mimar Sinan resminin sadece İrlanda Dublin’de bulunduğunu;

* Eski İstanbullular’ın, çenesinde sivri sakal bırakan yabancılara “didon sakallı” dediklerini;

* İstanbul’un ilk valisinin “karıştıran” lakaplı Süleyman Bey olduğunu (çünkü gerçekten de işleri birbirine karıştırırmış!);

* Eski İstanbul’da “duacılar”ın ne kadar önemli olduğunu, mesela her sabah Kapalıçarşı açılınca, bir “Duacı Efendi”nin kürsüden yüksek sesle “hayırlı kazanç” duası okuduğunu;

* Dünyada ilk orgun, 8. yüzyılda Bizans İstanbulu’nda çalındığını ve bu “tuhaf müzik aleti”ni gören gezgin Arapların onu Avrupa’ya tanıttığını;

* Osmanlı İstanbulu’nda en gözde yemeğin, içine bir adet altın yerleştirilen “altın nohutlu pilav” olduğunu;

* Osmanlı İstanbulu’nun en tutucu zamanlarında “Amelya” takma adıyla sahnelere çıkan ilk kadın sanatçının Seniye Hanım olduğunu;

* İstanbul’un fethedildiği 1453 yılından Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar, yani 1839’da kadar tam 386 yıl kentte hiçbir kilisede çan çalınmadığını;

* Roma İmparatoru Sezar’a büyük hayranlık duyan, Sadrazam “Makbul” İbrahim Paşa’nın, Kanuni tarafından idam edildikten sonra “Maktul” (katledilmiş) lakabıyla anıldığını ve Sezar’la aynı gün, yani 15 Mart’ta öldürüldüğünü;

* Osmanlı İstanbulu’nda, hırsızlık suçundan ceza verilenlere, cezasının son gününde “yüzün ak olsun bundan sonra” diyerek yüzüne bir kase yoğurt çalındığını;

* İstanbul tarihinin en ilginç yasağının “geceleri fenersiz sokağa çıkmak” olduğunu.....

 

-Uçaklar yüksek irtifada arkalarında neden beyaz iz bırakır?
 Uçakların egzosundan çıkan yakıt artığı gazların yanısıra bir miktar su buharı da bulunur. Su buharı yüksek irtifalardaki soğukta yoğuşarak buz kristallerine dönüşür. Yüksekten uçan uçakların arkalarında bıraktıkları beyaz izler, bu kristallerden oluşur

 

 

-Toprak solucanı ikiye bölündüğünde yaşamaya nasıl devam ediyor?
Bu olayın adı rejenerasyon, yani dokuların kendi kendini yeniden oluşturarak tamamlaması. Sanıldığının aksine, bir toprak solucanı ortadan ikiye bölündüğünde iki solucan halinde yaşamaya devam etmiyor. Örneğin bir kuş tarafından kuyruk bölgesi kopartılan toprak solucanı, kuyruk bölümünü yeniden geliştiriyor. Ancak, kopan kuyruk bölümü yeni bir solucan olarak gelişmiyor.
-Pİ sayısı adını nereden alır?
Pi sayısı, adını çevre uzunluğu demek olan “perifer” sözcüğünün başharfi olan p harfinin, Yunan alfabesindeki sembolüdür.
-Lotoda tek kupon ile 6 bilme olasılığı nedir?

 

-Elektrikte neden bakır tel kullanıyoruz, altın tel kullansak ne olur?
Bir kere üretilen gücün birim maliyeti ve dolayısıyla aylık elektrik faturanız çok daha yüksek olur. Bakırın kullanılması icin bir baska pratik neden: Altın yerkabuğunda çok daha ender bulunan bir metal. Bir yerde, tüm dünyada çıkartılmış ve rafine edilmiş altın stokunun 400-500 ton civarında olduğunu okumuştum. Elektrik santrallerinde üretilen gücü evlerimize, işyerlerimize ulaştıran şebekede kullanılan bakır tellerin uzunlugunun yalnızca ulkemizde on binlerce kilometre oldugunu dusunursek, bu stokun ne kadar yetersiz kalacağı açık.
-Kaynak suların yeryüzüne çıktığında neden berrak olduğunu merak ediyorum?
Bildiğiniz gibi, kaynak suları yerüstü sularının (yağmur kar vb) yeraltına sızmasıyla oluşur. Bu sular yeraltındaki kayaçlar içinde akarken özellikle kil mineralleri tarafından temizlenir (doğal yoldan filtre edilir. Bilirsiniz eskiden kimyasal temizleyiciler yokken lekeler kille çıkarılırdı (lekeci kili).
-Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?
Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.

-Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir?

Bu şarkı"Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika'lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı " Good Morning to All" yani " hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır

-İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar?

Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.

-Bir hafta niçin 7 gündür?

Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

-Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar?

Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üstüste duran buzların herbiri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

-Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker?

Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumaşın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama, sabun hepsi kumaşın çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

-Çinlilerin gözleri niçin çekiktir?

Yalnız çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya'da yaşayanların, japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

-Niçin gözyaşı dökeriz?

Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.

-Üç yaşından daha önce olanları niçin hatırlamıyoruz?

Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın beynimizde anıveya öykü şeklinde organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller.Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye başlıyor.


-Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir?

Eğer köşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları küresel biçimdedir.

-Kuşlar nasıl konuşabiliyor?

Her insan ağzıyla konuşur ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ beyindir. Beyinde oluşan düşünceler dilimize ve dudaklarımıza aktarılır. Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri kuşların yaptıkları konuşma değil, mükemmel bir ses tınısı ezberi ve tekrardır. Sesleri ezberler ve taklit ederler. Kuşların ses organları memeli hayvanlardan farklı olarak gırtlakta değil göğüs kafeslerinn dibinde, karın boşluğunun derinliklerindedir. Kuşların doğasında ses taklit yeteneği vardır. Doğayla içiçe yaşarken diğer kuşların seslerini taklit ederek bir çeşit iletişim sağlarlar.

-Ateş böceği nasıl ışık saçıyor?

Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bilimsel adı "Soğuk Işık"tır. Bu ışık olayı, moleküler seviyede kimyasal bir işlemdir. Bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Fakat onlar da tam olarak ışık vermeye yetmediği için böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerekmektedir

-Horozlar niçin sabahları erkenden öterler?

Sabah güneş doğarken ötmek yalnız horozlara özgü değildir. Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha güçlü olmasıdır. Kuşların büyük çoğunluğu da aynı saatlerde ağaçlarda koro halinde öterler. Gün boyu hem horozlar hem kuşlar bu ötüşü sürdürürler ama seslerinin en güçlü çıktığı zaman sabah saatleridir. Horoz ve kuşların sabah gün doğarken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanmıştır

-Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor?

Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte ansızın ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği zaman oluşan ısı düşmesinden etkilenirler. Kış günlerinde yaşama şansları yoktur. Ölmeden önce yumurtalarını toprağa veya kuytuya gömerler. Lavra ve yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları başlayınca yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.

-Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor?

Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir reaksiyondan başka bir şey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapışma olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekmektedir.

 
  Bugün 3 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol